Gülnihal Özdener
Hindistan’ın kültürel mirası sayılan yoga, bugün dünyanın birçok noktasında milyonlarca insanın meraklı merceği altında. Yoganın alanına giren fiziksel egzersizler, felsefi bakış açıları, meditasyon uygulamaları ve nefes kontrol yöntemleri artık dijital platformlar sayesinde daha da geniş kitlelere ulaşabiliyor. Sosyal medya yogayı görünür kıldı. Yüzlerce yıllık yoga metinlerinin “gizli kalması gereken bilgi” olarak ifade ettiği yoga ve meditasyon, artık herkesin parmağının ucunda. Bir tıklamanın birçok şeyi tetiklediği bu dijital çağda milyonlarca içerik arasında yoga ile ilgili işe yarar ve elle tutulur bilgi bulmaya çalışmak ise samanlıkta iğne aramaktan farksız.
“YOGA DÜNYASI ÇÖPLÜK GİBİ”
Bu yıl 85. yaşını kutlayacak olan yoga üstadı Dharma Mittra, yıllar önce yoga dünyasını çöplüğe benzetmişti. Yarım asırdan uzun süreli yoga tecrübesi içerisinde böyle bir söz sarf etmek onun için de pek kolay olmasa gerek. Ama bahsettiği “çöplük” ortamını yaratanlar tacizle, manipülasyonla, zorbalıkla, dolandırıcılıkla yogayı kötüye kullananların yanı sıra, yogayı yanlış temsil edenlerle birlikte yalanlarla ve yanlışlarla süsleyerek satmaya çalışanlar.
Günümüzde bilgiye erişim ne kadar kolaysa doğru bilgiye erişim de o kadar zor; özellikle de hakkında bilgi aradığımız konu popüler bir hal aldıysa ve tüketim çılgınlığına malzeme olduysa. Akademik çalışmalar bir yana, okumayı ve araştırmayı sevmeyen insanların ilk danıştıkları “araştırma alanı” sosyal medya kanalları. Kamerası, klavyesi, mikrofonu ve internet erişimi olan herkesin kanal açıp yayın yapabildiği bir alanda kime, ne kadar güvenilebilir? Özellikle de yoga gibi yabancı bir kültürden ithal edilmiş bir uygulama mevzubahis olduğunda ihtiyatlı davranmak gerekiyor.
INFLUENCER YOGASI
Takipçi sayısı onbinleri değil yüzbinleri aşan “yoga influencer”ları, diğer “influencer”larla işbirliği yaptıkça şöhretleri katlanıyor. İngilizce influencer kelimesi, “etkileyen, etkileyici” anlamına geliyor. Türkiye’de ise böylesi hesap sahipleri kimi zaman “fenomen” diye anılıyor. Küresel platformda “instayogi” olarak da bahsi geçen “influencer yogacılar” çok geniş kitlelere hitap edebiliyor. Dolayısıyla da geçimlerini yoga eğitimlerinin yanı sıra, paylaşımlarında yer verdikleri marka reklamlarıyla sağlıyorlar. Çok sayıda takipçisi olan hesaplarda ne paylaşılırsa paylaşılsın, izleyenlerin ve okuyanların zihninde genelde “Bu kişi bu bilgiyi veriyorsa kesin doğrudur, yoksa neden bu kadar insan takip etsin?” algısı oluşuyor.
Bu influencer’ların kimisi hiçbir tıbbi yetkisi olmadan terapi ve hatta tedavi sağladığını iddia ediyor. Kimisi aydınlanma garantili çalışmalar sunduğu konusunda dolaylı reklam yapıyor. Özellikle de başka influencer’larla işbirliği yaptıkça etki alanları genişliyor. Bu işbirliklerde bol ağlamalı ve kahkahalı görüntülere, anlaşılmaz sözlerle döşeli bir açıklama eşlik ediyor. Öyle ki, görüntüleri paylaşılan örnek etkinliklerin sonunda histerik nöbetlere kapılanlar aydınlanmış ve gülümseyerek gözleri ışıl ışıl bakanlar Nirvana’ya ulaşmış gibi bir izlenim yaratılıyor. Binlerce insan, yogayı çılgın bir gösteri dünyası haline getiren bu paylaşımların sahiplerinden yoga öğrenmeye çalışıyor. Sağlık açısından oldukça riskli tavsiyelerin bile pervasızca verildiği bu profillerde sorgulayıcı pozisyonunda olmak ise hararetli müritlerin sevgi (!) dolu saldırısına maruz kalıyor. Çünkü yoga, pozitiflik ve “iyi titreşimler” bunu gerektirir.
YOGANIN BİRLİK ANLAMI YANLIŞ YERE KAYDI
Sanskrit diline ait “yoga” kelimesinin kök anlamlarından biri “birleştirmek”tir. Bu sebeple birçok yoga eğitmeni ve yoga okulu, yogayı “birlik” olarak tanımlar. Ancak günümüzde yoga, “işbirliği” olarak da tanımlanabilecek bir hale geldi. Birçok yoga influencer’ı, yaptıkları işbirlikleriyle güçlerini birleştiriyor ve oldukça tehlikeli bir propagandayı da yoga felsefesi adı altında yaymaya devam ediyor: “Sen biriciksin, kendini sev!”
“Kendini sev ki kendin için en güzel yoga matını al. Kendini sev ki, seni yoga pozunda en güzel gösterecek yoga taytını al. Kendini sev, bak ne kadar muhteşem bir poz yaptın. Kendini sev ve kendini severken yaptığın meditasyonunu videoya çek, paylaş. Kendini sev ve sana kendini sevdiren yoga eğitmenlerini etiketle. #işbirliği diye paylaşılan ürünleri satın al ve arkadaşlarına öner.”
Oysaki gerçek yoga, yüzeysel “ben” algısından kurtulmayı hedef sayıyor. Yani tüm bu influencer’ların yapmaya çalıştığının tam tersini öğütlüyor! Sosyal medya kullanıcıları, bu çok takipçili ve bol reklamlı hesaplardan yogayı öğrenmeyi tercih ettiği sürece bu sorun katlanarak büyüyor. Yoganın felsefi meseleleri yerine yoga yapan, meditasyon sonrası ağlayan ünlüler konuşuluyor.
FAYDALI FENOMENLER
Sayıları az da olsa faydalı bilgi paylaşan influencer hesaplar mevcut. Onca şatafatlı (!) işbirliği arasında kendilerini bulmak bazen zor, ancak algoritma ayarlarını yaptıkça içeriklerini akışta tutmak mümkün. Bu tür hesapların henüz yüzbinlerce takipçisi yok, çünkü bilimsel makalelerden derleme yapıyorlar. Hayal, umut veya yalan satmadıkları gibi, bir konuyu etraflıca irdeleyerek doğrusunu yanlışını masaya yatırıyorlar. İşbirliği de yapmıyorlar. Tek kaygıları temiz bilgi aktarımı, hem de alıntı yaptıkları kaynakları paylaşarak. Dolayısıyla okuyucuya ekstra kaynak sunuyorlar. Bu safyalar yoganın faydalarına değindiği kadar yanlış paylaşımların zararlarından da bahsediyor. Doğru bilgi ile yanlış bilginin ayrımını yapabilmek klasik yoganın en temel öğretilerinin başında geliyor. Bu sebeple işbirliklerine kapılmak yerine sıkılmadan, yorulmadan araştırmaya devam etmekte ve meraklı kalmakta fayda var.